3 Ocak 2010 Pazar

TRAPATTONININ TURKIYEDE OLUM ORANI %72.5


   Irlanda yerel televizyonu RTL aciklamis Trapattoni Turkiye Milli takimi ile ilgilenmiyormus, ilgilenmesinde zaten. Hem Trapattoni icin hemde Milli takimimiz icin hicte hayirli olacagini dusunmuyorum, hatta eger giovanni oyle bir hata yaparsa turkiyenin onun kariyerinde son duragi olacagini dusunuyorum, bizden aldigi derin manevi hasari halen onarmakta olan Aragones, travmayi yeni yeni atlatabilen Del Bosque  herkesin akillarinda.bizim dedeyle  aralarinda yas farki yok denebilecek kadar az  bizim dede 1 yas buyuk italyandan..
 Tabii giovanninin karnesine baktiginizda adamin klupler bazinda almadigi buyuk kupa kalmamis, 9 kez lig Şampiyonluğu, 1 Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu, 1 Kupa Galipleri Kupası Şampiyonluğu, 3 UEFA Kupası, UEFA Süper Kupa Şampiyonluğu ve iki kez de İtalya Kupası şampiyonluğu. Bayern Münih'le Bundesliga Şampiyonluğu yaşayarak bu ülkede takımını şampiyon yapan ilk yabancı teknik adam olmasida cabasi.
 Klupler bazindan Ulusal takimlara gelindiginde Giovanninin Italya ile bir Avrupa bir dunya kupasina katildigini goruyoruz. 2002 dunya kupasinda grupta meksika. hirvatistan, ekvador ile mucadele eden italya ikinci tura matematiksel olarak gecilebilecek en az puan olan 4 ile gecmistir fakat ikinci turda kazin ayagi farklidir, karsilarina ev sahiplerinden kore gelmis ve italya 90 dakika boyunca rakibine bir turlu dis gecirememis, kore olayli bir macta altin golle italyayi elememis ve italyanlar soyle bir dunya medyasini alt ust etmis fakat ceyrek finali goremeden cizmeye geri donmuslerdir.

  2004 avrupa sampiyonasi italyanlar icin kaybedilen prestijin tekrar kazanilmasi icin bir sanstir, gok mavililer grupta isvec, danimarka ve grubun o sene averaj takimi bulgaristan ile karsilasir. isvecin besledigi bulgarlari zar zor 2-1 yenen italya, grupta uc takimin puanlarinin esit olmasi sonucunda averajla  kupaya gruplardan   dahil cikamadan  veda eder.  italya yeniden sarsiliyodur,iki kupada alinan basarisiz sonuclarin tek sorumlusu teknik patron Trapattoniden baskasi gorulmuyordur, tabi  buna  kadrosunda totti, del piero, vieri, nesta cannavaro, buffon, maldini, zambrotta, inzaghi, gattuso, pirlo, materazzi, camoranesi gibi
italyanin yakaladigi en onemli jenerasyonuna denk gelmesinin payi buyuktur.
  2004 yazinda trapattoniye gratze denir ve gorevine son verilir yerine gelen kisi kendisi gibi klupler bazinda kazanmadigi basari kalmayan marcelo lippidir. fakat lippi 2 yil sonra trapattonin yaslanmis olan  jenerasyonu ile almanyada dunya kupasini kaldiriyordu ve italyanin o yetenekli jenerasyonununda bu kupa son turnuvasi oluyordu.

  trapattoni italya milli takiminda sonra 5 yilda cesitli arayislar icine girdi italya disinda klup takimlarini calistirmayi denedi sirasiyla benfica, stuttgart ve red bull salzburg takimlarini aldi ve elle tutulur bir basari yakalayamadi. sansini tekrar milli takimlar duzeyinde deneyen ve irlanda nin basina gecen trapattoni belkide futbol tarihinin en dramatik olayiyla(henry) dunya kupasina gitme sansini kacirdi.
  trapattoninin atacak tek kursunu kalmis bu bizim milli takimimi olur bilemiyorum fakat milli takimimizin kanimca daha genc basariya ac, dinamik, milli takimla uzun yillar planlamanin icerisine girilebilecek, altyapiya muhakkak onem veren,kadro istikrarini yakalayan, otoritesi cok saglam bir hocaya ihtiyacimiz oldugu asikar. bu hoca trapattoni degildir bu da su goturmez gercek, bi kere bu adamla kac yil sozlesme yapacaksin, en az 3 yil, ee o zaman bu adamin turkiyede olme ihtimali hesaplarima gore %72.5...
  bence suan turkiyede iki isim var bu gorevi yapabilecek ve geldiginde tum toplumun destegini alabilecek. ilk isim U17 milli takimlarda arda turan'li ve nuri sahin'li, caner erkin'li kadroyla buyuk basari yakalayan abdullah avci, ikincisi ise gittigi her takimda sistemini oturtmus kafaya oynayan ve genclere firsat veren ertugrul saglam.
  federasyon illada yabanci diye israr edecek olursa onlara   1. onerim jean tigana'dir. tigananin turkiyeye geldikten sonra en azindan gelecek 10 yilin milli takimin iskeletini kurabilecegini dusunuyorum, 2. isim ilginctir fakat rijkard bana gore cok uygun geliyor, ayni anda iki takim calistirabilecegini hesap ederek bu tercihi yapiyorum, onu tercih etmemdeki sebepte altyapiya onem vermesi ve belirli bir oyun sablonunun olmasi ve bundan taviz vermemesi, hos onuda elestirenler var fakat kaale alan yok genelde. milli takimimizin en buyuk sorunlarindan birisi cogu kisinin gozardi ettigi oyun sablonu, milli takim'in baslangic suresinden bugune kadar geldigimizde bir tek piontekli donemde 3/5/2 li  sistem kurulma cabasi icine girilmis fakat daha sonra goreve gelen fatih hoca bu sistemi bozup daha cok: savasan, isiran, rakibini bozan, hicbir zaman pes etmeyen gibi terimlerle motive edip futbolculari yeni ceriler gibi sahaya surmustur ve gelen gunluk basarilar'in disinda hicbir zaman belirli bir sistemimiz olmamistir.

  lafi uzattikca uzattik, mesele milli takim olunca konu bir o kadar hassaslasiyor. benim dusuncem artik toplum, futbolseverler milli takimi izlerken sadece milli duygulariyla cilginlar gibi kosan bir futbolcu toplulugu gormek istemiyor, tabiki herkesten cok kosmak, pres yapmak onemli fakat bunu tum maca yayacak sekilde, topu aldiginda daha sakin ayaga oynayan, cesitli hucum varyasyonlari deneyen, tempoyu istedigi gibi alcaltip dusurebilen, mac icinde duygularini ve hirsini kontrol edebilen,  ayni andada yuregini ortaya koyabilen bir milli takimi inaniyorum ki su dunyada durdurabilecek cok az ulke var..
 sozu cek milli takiminin ve chelseanin kalecisi peter cech'in euro 2008 deki bizimle yapacaklari mac oncesi soyledigi sozlerle bitiriyorum "eger turkiye gunude olursa yenemiyecekleri takim yok, ama degilse yenilmiyecekleri takimda yok"

Hiç yorum yok: