27 Ocak 2009 Salı

ya allah bismillah


tv. dünyasında favorim okan bayülgendir. bunu nedeni belkide reyting dilenciliği hiçbir zaman yapmamış olması ve zeki biri olması. programına gelen davetlileri ise perişan etmesi ayrı bir vaka zaten. okanın programına süperstar edasıyla gelip perişan olan çok sanatçı müsvettesi var bilmeyeninmiz yok. konumuz ise farklı okan uçaktaki maceralarını anlatmış.
11 Eylül saldırısından sonra Müslüman yolculara karşı bakış açısından dolayı yaşadığı rahatsızlığı NTV’de ekrana gelen “Sade Vatandaş” programında dile getirdi. Bayülgen, “Özellikle benim tipimden, sarışın mavi gözlü bir çocuk olmadığım için rahatsız olan uçakta bazı paranoid yolcular oluyor. Dönüp bakıyorlar falan. Ben de en tehditçi suratımı takınıp bir yandan da sıklıkla Bismillahir-rahmanirrahim’ ya da ‘Ya Allah Bismillah Allahu Ekber’ falan deyip korkutuyorum” dedi. İsrailli bir yolcuyu da bu şekilde korkuttuğunu anlatan Bayülgen, şöyle konuştu: “Ben bunları korkutmaya bayılıyorum. Öyle bir yolcuyu da tehdit etmiştim. Business Class’ta uçuyorduk. Arkada İsrail’li bir yolcu ayaklarını benim koltuğumun üzerine dayıyordu. Birkaç kez uyarmama rağmen akıllanmadı. Sonunda ben de ‘Müslümanım’ dedim ve durdu. Yani bu işimize de yaramıyor değil.”
bir kez daha gönlümde taht kurdun. helal sana mübarek

underrated2


son yılların en istikrarlı adamları xavi, gerard, lampard tır. futbolda artık kabul gören ortasaha oyuncuları ikiyönlü oynayanlar bu üç isim gibi. fakat xavi yi bu diğer iki ingilizden ayırmak gerek çünkü xavi hiçbir zaman takımın yıldız ismi olarak lanse edilmedi. hep arka planda bırakıldı. 1998 yılından beri barcada oynuyor. en büyük talihsizliği belkide rivaldo, ronaldinho ve son olarak messi gibi adamlarla yanyana oynaması.bu gidişlede takımın yıldız oyuncusu lanse edilmesi zor. artık 29 yaşında ve en olgun zamanlarını yaşıyor. benim gözümde zidanedan sonra gelen en iyi oyunu okuyan adam. lampard ve gerard gibi agresifte oynamıyor. tipik bir ispanyol topa yumuşak giriyor ve topu aldığı anda çabuk ve öldürücü top atıyor. merak ettiğim konu ise xavi barcadan madrid, milan veya manchestera gitse oyundaki rolü ve takımdaki statüsü yine aynımı olurdu. yoksa takımın gerçek kahramanı olduğunu gösterebilirmiydi. cevabını asla öğrenemiyeceğimiz sorulardan birisi...

cr.7

kaka ve messiden bahsettikten sonra cristiano ronaldo' danda bahsetmek gerek. o ne kaka gibi yaşlanak istiyor klübünde nede messi gibi bayrak adam olmak istiyor. onun tek amacı en popüler olmak, farklı şehirlerde yaşayıp, farklı reklam filmlerinde oynamak istiyor. zaten ateşli olmayan manchester tribünleride bırakın ayağa kalkmayı gıkını bile çıkarmıyor madrid transferine. tek sesi çıkan adam ise alex ferguson oda sezon sonuna kadar bıkar bu portekizliden. bence gelecek sezon ronaldo madride gider ve ingilterede yaptığı onca emeği heba eder hain ilan edilir britanyada. hakettiğide o zaten.
yıllar sonra sorulacak sorulardan tartışmasız biri messi mi ronaldomu? olacak fotoda olduğu gibi messi her alanda bir adım önde.

kaka, manchester city transfer dedikoduları sürerken ''milanda yaşlanmak istiyorum'' demiş ve bunun ardından milanoda milan taraftarları görülmemiş bir destek vermişti kaka'ya ve kaka klübünde kalmıştı. son günlerde ise hadisenin bir değişiği ispanyada yaşanıyor. madrid te başkanlık için perez sesleri yükselirken diğer yandanda messi sesleri madrid taraftarını heyacanlandırıyor. messi den cevap gecikmemiş ''hicbir zaman barcayı terketmiyeceğim''. barca taraftarının protesto yapmasına zaten gerek kalmadı bu demeçten sonra. zaten barca da messiyi bırakmaz.

sinyor ancelotti

carlo ancelotti deyince çoğu türkün aklına hemen hemen fatih terim, vefasızlık ve milan çağrışımları gelir. fatih terimden dümeni 2003 yılında almıştı bu itayan geçtiğimiz hafta 400. maçını kutladı milan kulübesinde. taleberide ona dört gollü bir bologna galibiyeti hediye etti. her sezon gönderileceği konuşulur fakat bir türlü bu teori gerçekleşmez. bunun sebebi büyük bir olasılıkla ancelottinin milan içinde sağlam bir lobisi olduğu ve şampiyonlar liginde başarılı olması diyebiliriz. bu italyan 2003 yılından beri üç kez şampiyonlar ligi finali yapmış ve ikisini kazanmış. bizim ülkemizde olsa hemen bir sokağa adını veririz sokağın sonunada bir büstünü dikeriz.

23 Ocak 2009 Cuma

eyy medya


bir ay türkiye süper liginden uzak kalmıştık. nihayet başladı ikinci yarı. ankaraspor konyaspor mücadelesini izlemek üzere zeytinburnundaki daimi pub ım olan şölene gittim oturdum soğuk biramı söyledim. iddayıda ankaraspor vermenin heyacanıyla izlemeye koyuldum. futbol basittir sözünü bu sporu izleyen herkes bilir. sahada bir adam vardı adı özer hurmacı forma numarası 10 bu adam son günlerde transfer de adı geçen topçulardan biriydi kulağım ve gözüm ondaydı. özer her aldığı topu çabuk oynamak istiyor ve attığı her top karşı kalede tehlike yaratıyordu. hayatım boyunca çok az izlemişimdir iki anadolu klübünün maçını. fakat sahada öyle bir özer vardıki futbolun tüm gerçeklerini yüzümüze vurdu resmen. ben böyle bir türk genci izlemedim hayatımda. bu kadar çabuk tek pas yapıp ara pası atan yere sağlam basan, top ayağındayken rahat, iki ayağınıda aynı oranda etkili kullanan ve futbol zekası bu kadar yüksek olan bir adam özer.ve sonra düşündüm neden özer milli takımda yok daha ne yapması gerekiyor. adam resmen haykrıyor ben türkiyenin bir numaralı orta saha oyuncusuyum diye. orta sahanın göbeğinde aurelio ve özer kanatlarda hamit ve arda gelmiş geçmiş en iyi ortasahası olur milli takımın. forvetede nihat ve tuncayı yerleştirdikmi bu milli takımı kim tutar diye düşündüm tekrar. neyse fazla uzatmıyım maçı ankara 3 golle aldı.özer sene sonu fenerbahçeye gidecek büyük ihtimal. beşiktaş ta hala yusufları alsın. bir klüp bu kadar mı kör olur, futbol bilgisinden uzak olur. özer fenere gittiği zaman tüm türkiye medyası şu soruyu sorucak bu adam neden daha önce milli takıma seçilmedi cevabı ben veriyim siz bu kadar kör ve başkan şakşakçısı olduğunuz için..

18 Ocak 2009 Pazar

mafia

En tanınmış mafya babalarından biri olan Leggio, 1925 yılında Carleone’de doğdu. Pek çok mafya babasının tersine bir mafya ailesine mensup değildi. Küçük bir çiftçinin oğlu olan Luciano Leggio küçük yaşta başladığı ‘suç kariyeri’ni 1945’te Michele Navarra tarafından kabul edilmesinden sonra Carleoneler’de devam ettirdi. Entelektüel bilgisi geniş olduğundan kendisine ‘profesör’ deniyordu. 1940’ların sonunda tanıştığı Salvatore Riina ve Bernardo Pravozano ile birlikte Carleoneler içinde hızla yükseldi. 1958’de Navarra’nın adamlarının sokak ortasında kendisini kurşun yağmuruna tutmalarından şans eseri kurtuldu. Birkaç hafta sonra Riina ve Provenzo’nun kurşunlarına hedef olan eski patronu onun kadar şanslı değildi. Navarra’nın ölümünden sonra Carleone Ailesi’nin ‘Baba’sı olan Leggio hırsını ve acımasızlığını kısa sürede gösterdi. Giderek daha sık başvurduğu şiddet, komisyonun diğer üyeleri tarafından tepkiyle karşılandı ve rakip aileler arasında gerilimi artırdı. 1974’te yakalandıktan sonra halefi Riina, onun taktiklerini artırarak sürdürdü. 1977’de Navarra’nın öldürülmesi suçuyla hakim karşısına çıktığında savunmasını kendisi yaptı. Ömür boyu hapis cezası alan Leggio, 1993’te kalp krizi nedeniyle hapishanede öldü.
En ünlü Amerikan gangsterlerinden biri olan Alphonso Gabriel ‘Al’ Capone, 1893’te ABD’ye göç etmiş Napolili bir ailenin çocuğu olarak 1899’da New York’ta doğdu. Doğduğu şehirde pek çok küçük işte çalıştı. Bu işlerden biri olan bar fedailiği sırasında yüzüne aldığı üç yara nedeniyle daha sonraları kendisine yaralıyüz (scarface) lakabı takıldı. Al Capone de Şanslı Luciano gibi suç dünyasındaki yükselişini 1920’li yıllardaki içki yasağı sayesinde gerçekleştirebildi. Chicago’da içki kaçakçılığından büyük paralar kazandı. Chicago’nun banliyölerinden Cicero’da kendi adamını belediye başkanı seçtirerek elde ettiği yasal güvenceyle gücünü arttırdı. Sahip olduğu kumarhanelerle de kirli işlerini gizleyebiliyordu. Bu sürede rakipleri ve düşmanları arttı. 1929’a gelindiğinde düşmanlarıyla arasındaki gerilim savaşa dönüştü. O yılın 14 Şubat’ında rakip gangster çetesinden yedi kişiyi öldürttü. ‘Sevgililer Günü Katliamı’ olarak anılan bu olayın Al Capone ile bağlantısı asla kanıtlanamadı. Pek çok kirli işe ve cinayete bulaşan Capone bu suçlardan değil, 1929’da vergi kaçakçılığından tutuklandı ve ünlü Alcatraz Hapishanesi’ne kondu. 1947’de burada öldü.
Time dergisinin 20. yüzyılın en çok sözü geçen 20 kişisinden biri olarak gösterdiği Charles ‘Şanslı’ Luciano, 1897’da Sicilya’da doğdu. 1907’de ailesi ile birlikte Amerika’ya göç etti. Birinci Dünya Savaşı öncesinde, New York’ta küçük işlerde uğraştı. Savaşa katılmak için orduya katıldı ama belsoğukluğu hastalığına yakalandığı için askeri kariyeri kısa sürdü. Savaş sonrasında başladığı suç kariyerinde ise hızla yükseldi. 1920’lerdeki pek çok ünlü gangster gibi, Luciano da tüm gücünü ve servetini içki yasağından elde etti. Al Capone’un Chicago’daki yükselişine benzer biçimde Şanslı Luciano da New York’da hızla yükseldi. Castellammarese Savaşı’nda kaybeden taraftaydı, ancak rakip ailenin liderinin kısa süre sonra öldürülmesi sonrasında, Amerika’daki İtalyan mafyasının yapısını oluşturan ünlü Komisyonun mimarı ve en etkili kişisi Lucaino oldu. II. Dünya savaşı öncesinde hapse atılsa da işlerini parmaklıklar arkasında sürdürdü. Sicilya’daki güçlü bağlantıları nedeniyle, İtalya’nın Müttefikler tarafından işgali sırasında Amerikan istihbaratı ile işbirliği yaptı. Savaş sonrasında ise gizlice kaçtığı Küba’da, kumarhane işletmeciğinin gölgesinde eroin kaçakçılığından büyük servet ve güç kazandı. Yaşamının son yıllarında İtalya’da suç örgütünü genişletmeye çalıştı. 1962’de akciğer kanseri nedeniyle doğduğu ülkede öldü.

15 Ocak 2009 Perşembe

yazarlarımız

sfk17
jesus Datolo
i.meriç
diablo-49
bloga başladığımızda sadece 3 kişydik daha sonra jesus datolo arkadaşımızın katılımıyla sayımız 4 e çıktı ama jesus arkadaşımızın güney amerikada şarap eğitimi aldığından dolayı daha yazılarnı okuma şansına nail olamadık.
diablo arkadaşımızda şuanda hollanda da masterıyla uğraşmakta ondan güzel bir tiesto yazısı almıştık hala belleklerde o müthiş yazı.
şafak arkadaşımızda kıbrısta askerlikten kaçmanın peşinde onun hakkını vermek lazım yazıların fotoğraflarını , blogun sayfa düzenini o ayarlıyor. birçokta blog yazısına imza atmış bulunmakta.
burdan arkadaşlarıma sesleiyorum beni duyuyorsanız bi blog yazın.
offline takılmanın bi manası yok:D(especially sfk17:)

miss vaart


FIFA'nın, Pazartesi akşamı düzenlenen ödül töreninde sunuculuk yapan Sylvie Van Der Vaart göz kamaştırdı. Real Madridli futbolcu Rafael Van der Vaart'ın eşi olan, galada herkesi büyüledi. 2003 yılında Holanda'da en seksi kadın seçilen Sylvie Van Der Vaart sahneye yeşil bir tuvaletle çıkarken güzel ve seksi sunucu bütün dikkatleri üzerinde toplamayı başarırken galaya da damgasını vurdu.İsviçre basını ve dünyanın ünlü ajansları Sylvie Van Der Vaart'ın güzelliğini ve sahnedeki rahat tutumunun yanında mükemmel İngilizce'siyle ve çekiciliği ile bütün izleyicileri ve ekran başındakileri adeta büyüledi diye görüş belirttiler.

gaysaray

Akşam Gazetesi yazarı Oray Eğin, Çek yıldız Milan Baros'un Türkiye'deki performansının yanı sıra başka yönleriyle de tartışıldığını belirtmiş. İşte Eğin'in yazısı: Oray Eğin'in yazısının tamamı şöyle:Galatasaray’ın golcüsü Milan Baros bu sene sahaların yıldızı. Ancak futboldaki başarısı kadar başka yönleri de tartışılıyor. Baros daha gelmeden önce zamanında çektirdiği homoerotik unsurlar taşıyan fotoğrafları yayımlanmıştı. Bir erkekle epey yakın bir öpüşme-sarılma fotoğrafı ve üstsüz verdiği ayrı bir pozu İnternet’te bulmak mümkün.Nike’nin özel olarak ürettiği pembe kramponlarla birleşince dedikodular aldı başını yürüdü. “Erkek adam pembe krampon giyer mi?” diye pek çok haber görmüşsünüzdür.Sonradan dikkat ettim, spor sayfalarındaki maç sevinci fotoğraflarında Baros’unkiler adeta özel olarak seçilmiş, sanki bir şey ima etmek ister gibi ayıklanmış serilerden. Sarılmalar, coşku pozlarında bir mesaj veriliyor.Daha da tuhafı, aldığım duyumlara göre bu Galatasaray futbol takımında da bir espri konusu olmuş. Kimi futbolcular Baros’un arkasından konuşmaya başlamışlar.Ne kadar çirkin, ne kadar ayıp şeyler bunlar. Sırf Baros alıştığımız futbolcu tipinde değil diye bu etiketleme alışkanlığı nedir?
Hem size ne?Bir de ya adam gay değilse, o zaman ne düşüneceksiniz? Bütün bu yaptığınız yanınıza kâr mı kalacak?Türkiye’de başarılı olmanın bedeli galiba bu durum da.

oray eğininde cinsel tercihini bilmeyen yoktur heralde. korumuş hemcinsini..

yallah

__________kadınlara carşaf giydirip evde rax ettirirsiniz
liglere verilen ara nedeniyle keyifsiz günler devam ediyor. hafta sonları hep birşeyler eksik gibi oluyor nedense bu zamanlar. izlediğimiz takip ettiğimiz sitelerdede malzeme eksikliğinden doğru düzgün haberde okuyamıyoruz. son günlerde esas olarak sinirlendiğim hatta çıldırdığım konu manchester city nin 100 gram beyin etinden mahrum patronları. fena halde canımı sıkmaya başladılar. hani ufak kasabalarda , köylerde ufak motorsikletler olur genelde mobylettir markaları sisli gecelerde önünüzü görmeden yolda ilerlerken müthiş bir motor sesi duyarsınız fakat ses size olanca hızıyla yaklaşmasına rağmen göremezsiniz ancak size 5 metre kadar yaklaştığında farkedersiniz motorsikleti. bu adamlarda öyle transfer zamanı atıyorlar nağraları ronaldoya 200 milyon avro!! kaka mı!!ona 15milyon klübüne 150 milyon, morinhosuz bir takım asla şampiyon olamaz onada yıllık 45 milyon!! anlıycağınız adamlarda atış serbest gariban gazetecilerde krizden etlkilenmiş transfer piyasasını bu maymun tipli arapların demçleriyle hareketlendirmeye çalışarak mesai harcıyor. benim canım hakikaten sıkılıyor bu araplara. ulan paranız varsa alırsınız susturursunuz beni. öyle ona 3 buna 5 demekle olmuyo parayı bastırırsın alırsın adamı alamıyosanda oturursun yer sofrana zemzem suyunu kafana dikip ellede pilav yersin

9 Ocak 2009 Cuma

osmanlı milli takımı



her türk arasıra iç geçirir keşke osmanlı yıkılmasaydıda hala süper güç olarak dünyaya hükmetseydik diye. hele hele şu aralar çok kişi dahada düşünmeye başlamıştır. eğer o eski osmanlı olsaydı zaten şuan dünyada hemen hemen herşeyde en önde olurduk. ekonomiyi, kültür sanatı, turizmi, sanayiyi, bilimi ve daha nice etkenlere girmek istemiyorum sadece şunu düşünüyorum eğer eski osmanlı cumhuriyeti dağılmasaydıda hala o en geniş toprağa sahip olduğu zamanki gibi devam etseydi futbolda kaldırmadık kupa bırakırmıydık diye. hem klüpler bazında hemde ulusal takımlar düzeyinde brezilya ve arjantini geride bırakırdık diye düşünmüyor değilim.
beni buna düşünmeye neden olan adamları bir yazıyım daha sonra sizde düşünün. eğer bizde yani osmanlı milli takımında eto'o, song, geremi,ibrahimoviç,misimoviç,martins,yakubu,berbatov,cech,koller, baros,rosicky,ulfalusi,nedved,jarolim,shevchenko,veronin,obi mikel, keita,mutu, chivu,taiwo gibi adamlar olsaydı vede elimizde mevcud olan adamlarla beraber nasıl bir kadro çıkardı karşımıza hayal bile edemiyorum.ve bu kadroya osmanlının zamanında işgal ettiği ülkelerin bazı şehirlerinde doğan adamları eklemiyorum. bu ülkeler arasında almanya,italya fransa, portekiz, ispanya, ingiltere,danimarka, norveç,hollanda gibi ülkelerin birçok kıyı şehri var. burdanda gelecek adamlarla nasıl bir kadro olurdu kimse tahmin edemez.
ben eldeki kadroyla kendi 11 i mi yazıyorum sizlerinde 11 lerini yorumlara bekliyorum
osmanlı milli takımı

_________cech ____________
_chivu ulfalusi rozenhal taiwo_
_obiMikel rosicky nedved(C)_

_ibrahimoviç eto'o berbatov_




7 Ocak 2009 Çarşamba

Mango Patlaması

ünlü isveç markası absolut vodka nın 2009 yılının şubat ayında gümrüklerde satışa sunacağı yeni ürünü. firma tarafından pek bir açıklama yapılmamakla birlikte tamamiyle doğal ürünlerin kullanılacağı yeni üründe şeker yada tatlandırıcı bulunmayacağı söyleniyor.paramız çıkışırsa elbet biz de denicez.. hem de denize karşı..

6 Ocak 2009 Salı

come on defoe!!!!

transferde bu yaz en hızlı takımdı tottenham fakat sezon başladığında umduklarını bulamamışlardı. juande ramosa ispanya yolu gözükmüştü. geç bile kalındı belki ramos 10 maçta sadece 2 puan toplamıştı ve takımının bu alanda premiere lig rekorunu kırmıştı. sonrasında redknapp geldi ve belirgin bir değişiklik görülmeye başladı hotspur da. ara transferdede hızlı giriş yaptılar ve emektar golcüleri de foe yu 15 milyon pounda renklerine katmak üzereler. sol kanada Middlesbroug un yıldızı Stewart Downing i bitirmeyede baya yaklaşmışlar. ortasahaya ise tanıdık bir isim appiah 1 hafta denenmek üzere idmanlara katılacakmış.ellerinde zaten euro 2008 de en göze çarpan luka modric,roman pavluchenko ikilisi var. darren bent, jenas, lennon, zokora, dos santos, king, woodgate gibi etkili isimler bulunuyor. şampiyonluk yarışında çok geride kaldılar fakat bu kadro ikinci yarı beklenen rengi katacaktır premiere lige. ve seneye çok daha iddialı olacaklardır.
yararlı bir hatırlatma defoe nun sevgilisi ingilterede dilerden düşmeye danielle lloyd. bu sarışın afet bizim bbg ile aynı formatta olan big brother evinde ün yapmış defoe da herzamanki gibi golü kaçırmamış.

yazık

abdülkadire imzayı attırmış fenerbahçe klübü bir kaç post aşşıda duyurmuştum transfer söylentilerini istihbarat sağlam çıktı sevinemedim bile buna. eğer postu okursanız anlarsınız.
türkiye doğmadan bir yıldızını daha kaybetti bunu üzülerekte olsa yazıyorum. eyyyy 3 büyükler hiç mi vicdanınız yok bu adamlara imza attırıp oynatmayarak onları köreltip sonra tekrar anadoluya yollarken hiçmi yüreğiniz sızlamıyor.
ankaragücü, chelsea ve man.city tekliflerini reddetmişti fakat fenerbahçeye edemedi. acaba neden? ankaragücü yöneticileri fenerbahçe transfere çok ''profesyonel yaklaştı demiş. güldürmeyin bu kadar adamı kendinize hiç açıklama yapamasanız daha makbüldü. herkes neden verdiğinizi biliyor adamı. siz cepleri doldurmaya devam edin türkiyede artık akıllı adamlar premier ligi la liga yı izlemeyi tercih ediyor, tribünleriniz bom boş neden diye sordunuzmu profesyonel yöneticiler?????

çay mı kahvemi

Çay sefkattir, dostluktur, güvendir. Kahve ise sevgidir, iliskidir, heyecandir… Çay ne kadar disa dönük ise, kahve de gitgide o kadar içe dönük bir keyif içecegidir. Kahveyle çayi birbirinden en kesin ve keskin biçimde nasil ayiririz?
Öpüsünce birbirimize geçirdigimiz agzimizdaki kahve tadidir. Çaydan geriye kalan ise sohbetimizin tadidir.
Kahve kokudur… Önce koku. Kahveyi dilden damaktan önce burun sever.Kimileri "kokulu" çayi çaydan saymaz. Oysa kokusuz kahve kahveden sayilmaz. Fakat gözün arzularini ve keyiflerini de yabana atmamalyiz.Fincanin üzerinden kahveye; o kara kuyuya bakip basi dönmeyen, yükseklik korkusuna kapilmayan var midir?.
Hayatin ilk bakista siradan gibi gözüken ama güzel sürprizlere açik çagrilari vardir. Kimi zaman insan sesine bürünür bu çagrilar: Bunlardan biri "Hadi, söyle bir çay içelim"dir. Öteki ise daha iliktir, daha derindendir: "Gel, bir kahve iç! Sonra gidersin…"
Nasil ince belli çay bardaklarini avuçlarimizla kavramak sadece bedenimizi degil, üsümüs ruhlarimizi da isitirsa… Degil kahve içmek; kahve içmeyi istemek bile bizi hem kendimizle hem de hayatla bir an için bile olsa baristirir. Haa, bir de 'ben çay içmem!', 'ben kahve sevmem..' diyenler var…
Onlarin aslinda neyi sevmedikleri ve hayatin hangi tadlarini iskaladiklarini gördünüz herhalde

dingonun ahırı


Atli Tramvaylar zamaninda, tramvaylar 2 atla cekilirken dik Sishane yokusunu cikabilmek icin azapkapi dan
takviye at alarak yokusu cikabilirlermis. Tramvay bu haliyle Taksim e kadar gelir, burada cikartilan atlar,
bu gun Taksim alaninin bati kismindaki sular idaresi maksemi ile Fransiz konsoloslugu arasinda bir ahirda
bir sure dinlendirildikten sonra tramvaya baglanmadan bos olarak Azapkapi ya goturulurlermis.
Taksim deki bu ahiri Dingo adli bir rum vatandas isletirmis. Gun boyu bir suru atin girip cikmasindan dolayi
dilimizdeki '' Burasi Dingo' nun ahiri mi giren cikan belli degil '' sozunun buradan geldigi soylenir
kaynak(h.cangümüş)

3 Ocak 2009 Cumartesi

12m € 'luk Bridge

chelsea'nin müzmin yedek sol beki için manchester city 12 milyon euro'luk teklifte bulunduğu söylentileri iyice azıttı.. büyük ihtimalle 2. devre man. city'de izleyeceğiz ingiliz futbolcuyu.. chelsea'nin yedek sol beki 12 milyon eder mi o da ayrı bi postta artık..

edit: dün gece haber ajanslarına düşen haberlere göre taraflar anlaşmış.. bridge senelik 5.2 milyon pound para alacakmış. ayrıca bridge'e yeni takımında ilk 11 çıkma garantisi de vermişler..

Hadise Var..


yıllarca bekledik türkiye sahnelerinde böyle bir güzelliği.sahneye bu kadar yakışan birisini. o yüzdendir ki mankenlikten gelme onlarca bayan karga seslerimiz var. ama hiç bir zaman onlara kimse sempati duymadı. güzelliklerinden başka birşeyleri de yoktu zaten. ne sahneyi doldurabildiler, ne dans etmesini becerebildiler, ne sesleri vasatın üstüydü, nede beyinleri doluydu. onları süsleyip püsleyip önümüze attılar. tabi türk insanı yemedi hiçbirini. ama bir hadise geldi ki türkiyeye pir geldi. gerçi bu kızı da biz yetiştirmemiştik avrupanın en gelişmiş ülkelerinden birisi olan belçikadan transfer etmiştik. annesi babası zamanında para kazanmak için gitmişti bu ufak avrupa ülkesine.iyi de etmişler. hadise burada büyüseydi sıradan bir kız olmaması büyük süpriz olurdu bence. bu kız sahneye yakışıyor ana dili gibi ingilizce konuşabiliyor, kalçasını en az sibel can kadar kıvırabiliyor dans edebiliyor. daha ne olsun?erovizyona katılacağı parçayı dinledim mest oldum. ilk defa bu kadar umut doluyum erovizyona gerçi şimdiden yunanların bize puan vermeyeceğini bile bile. biz onlara en yüksek puanımızı yollarız sanki mecburiyet gibi.... türk halkı bu zamana kadar sahnede sadece duran kadınları izledi gençleri arkasından sürükleyebilecek bir kız şimdiye kadar gelmemişti ama hadise sahnede sanki onca zamanı neden boş kadınları dinleyerek geçirdiniz dercesine şovunu yapıyor sahnede. ve bunları yaparken de o kadar doğal duruyorki hiç ona soradan eklenmiş gibi durmuyor.devam et hadise türk gençliği seni gerektiğin yerlere getirecektir. sakın bizim muşmula suratlıları izleme, dinleme, örnek alma yoluna devam et...

2 Ocak 2009 Cuma

Futbolun Muzdaripleri

futbolun en acımasız davrandığı adamlar bunlar. aslında yaptıkları meslek tarafsız futbol severlerin tepkisini bile çekmiştir. futbolun en güzel yanlarından biri goldür fakat bu adamlar bu güzelliğin karşısında durmaya çalışırlar. her yıl daha fazla gol atılabilmesi için yapılmayan kalmaz, özel kramponlar, dikişsiz toplar, çekmelere hazırlıklı formalar ve daha niceleri. bu çaresiz adamlar ise kalelerine geçer ve meydan okur tüm bu olanlara.
kim istemiştirki küçükken kaleci olmayı futbolcu olmak dururken. her küçük çocuk yatmadan önce ileride atacağı golleri düşünmüştür onları kurtarmayı değil.
mahalle aralarında maç yaparken bile mahallenin ya en kazma adamını yada bizden daha şişko olanları geçirirdik kaleye.
bu yüzden olacakki bi laf vardır futbol camiiasında söylenen ''tüm kaleciler birazda olsa kırık olur'' gerçektende yapılacak meslek değildir. sahadaki 10 tane adama karşı durursun 90 dakika muhteşem kurtarışlar yapmışsındır fakat ufak bi zemin azizliği, dalgınlık seni mahveder soyunma odasında tüm dikkatleri çekersin üzerine. ya soğukta ne yapsın bu adamlar -15 derecede maça çıkarlar topçu arkadaşları koşarak ısınır ama bu adam o buz gibi havada mermi gibi gelen topları çıkarabilmek için beton gibi zeminde bir oraya bir buraya atar kendini
bence bu adamların kafası doğuştan kırık olmasa bile daha sonra iş icabı bir kaç tahtası eksiliverir ne diyelim allah kolaylık versin.

Matches on TV

02.01.2009 CUMA
22:00 TOTTENHAM-WİGAN NTV SPOR
22:30ACADEMİCA-LEİXOES SPORMAX
03.01.2009 CUMARTESİ
17:00 HULL-NEWCASTLE NTV SPOR
17:00 CELTİC-DUNDEE FUTBOL SMART
19:25 PRESTON-LİVERPOOL NTV SPOR
20:15 RİO AVE-GUİMARES SPORMAX
21:00 BARCELONA-MALLORCA NTV
22:45 SETUBAL-LİZBON RTP
23:00 VALENCİA-ATLETİCO MADRİD NTV SPOR
04.01.2009 PAZAR
14:30 INVERNESS-RANGERS FUTBOL SMART
18:00 SOUTHAMPTON-MANCHESTER UNITED NTV SPOR
18:00 REAL MADRİD-VİLLAREAL NTV
20:30 NACIONAL-PORTO SPORMAX
22:30 TROFONSE-BENFİCA SPORMAX