13 Ocak 2010 Çarşamba

İşte bu olmadı: 1-3


Dün akşam Kasımpaşa'ya 3-1 kaybettiğimiz ve kupaya büyük ihtimal veda ettiğimiz maç hakkında yazılacak çok şey var aslında. Misal Ramazan Özcan'ın bir amatör kaleci becerisi dahi gösterememesi ve vitesse maçında yedirdiği 4. golde verdiği kötü sinyalleri resmi müsabakaya da taşımış olması ilkin.
Ya da tüm çocukluğum boyunca övünülen Beşiktaş özkaynak düzeninden, dün sahada olan İbrahim Kaş gibi ne idüğü belirsiz bir topçunun yetişmiş olması ve bu adamın beleşe gönderilip bilmem kaç milyon avroya kiralanması.
Veyahut Mustafa Denizli'nin, Necip isimli pırlanta kardeşimizi böyle bir maçta kurtlar sofrasına atması ve o çocuğun yapacağı bir hatada futbol hayatını ikinci lig seviyesinde sürdürme ihtimalinin %90 olması.
Olmadı, Demirören'in yetmez arkadaş yetmez diye tutturmuş olmasının bize çektirdiği kabir azabı.
Bunların hepsi konuşulur, tartışılır, açıklanır. Ama bir tek şey açıklanamaz. Dün gece BEŞİKTAŞ forması giyip sahaya çıkmış olan o topçuların isteksizlikleri, ruhsuzlukları...
O formayı giysinler diye kimse yalvarmıyor kendilerine. Siyah beyaz renkler içinde Hakkıları, Şerefleri, Sebaları, Tunaoğlunu, Feyyazı, Metini, Rızayı, İlhanı gören gözler, İnönü'ye sizin gül yüzünüz için gelmiyor bilesiniz. Dolmabahçe'nin havasını soluyabilmek için kuş kadar asgari ücretinden bilet alan memleketimin Beşiktaşlı emekçileriyle ve bizlerle dalga geçmeyi bırakın.
Yenilin, kaybedin ama bu hale gelmeyin. Buna yürek dayanmaz...

Hiç yorum yok: