6 Ocak 2009 Salı

çay mı kahvemi

Çay sefkattir, dostluktur, güvendir. Kahve ise sevgidir, iliskidir, heyecandir… Çay ne kadar disa dönük ise, kahve de gitgide o kadar içe dönük bir keyif içecegidir. Kahveyle çayi birbirinden en kesin ve keskin biçimde nasil ayiririz?
Öpüsünce birbirimize geçirdigimiz agzimizdaki kahve tadidir. Çaydan geriye kalan ise sohbetimizin tadidir.
Kahve kokudur… Önce koku. Kahveyi dilden damaktan önce burun sever.Kimileri "kokulu" çayi çaydan saymaz. Oysa kokusuz kahve kahveden sayilmaz. Fakat gözün arzularini ve keyiflerini de yabana atmamalyiz.Fincanin üzerinden kahveye; o kara kuyuya bakip basi dönmeyen, yükseklik korkusuna kapilmayan var midir?.
Hayatin ilk bakista siradan gibi gözüken ama güzel sürprizlere açik çagrilari vardir. Kimi zaman insan sesine bürünür bu çagrilar: Bunlardan biri "Hadi, söyle bir çay içelim"dir. Öteki ise daha iliktir, daha derindendir: "Gel, bir kahve iç! Sonra gidersin…"
Nasil ince belli çay bardaklarini avuçlarimizla kavramak sadece bedenimizi degil, üsümüs ruhlarimizi da isitirsa… Degil kahve içmek; kahve içmeyi istemek bile bizi hem kendimizle hem de hayatla bir an için bile olsa baristirir. Haa, bir de 'ben çay içmem!', 'ben kahve sevmem..' diyenler var…
Onlarin aslinda neyi sevmedikleri ve hayatin hangi tadlarini iskaladiklarini gördünüz herhalde

Hiç yorum yok: